İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığı tarafından Paris’te düzenlenen ‘Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Reformu: Uluslararası Düzenin Yeniden İnşasına Yönelik Yeni Bir Yaklaşım’ Paneli’ne video mesaj gönderdi.
BM’nin İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, dünyada bu düzeyde yıkıcı savaşların tekrar yaşanmaması için 1945 yılında Türkiye’nin de kurucu üye olarak aralarında bulunduğu 51 ülke tarafından kurulduğunu hatırlatan Altun, örgütün temel amacının uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması ve bunun korunması olduğunu belirtti.
Üye sayısı 193’e ulaşan BM’nin, kurulduğu günden bu yana dünyada barışa ve istikrara önemli katkılarda bulunduğunu ve uzun yıllar boyunca farklı coğrafyalarda istikrarlaştırıcı bir güç olarak varlık gösterdiğini aktaran Altun, ancak Soğuk Savaş sonrası dönemde yaşanan büyük insanlık felaketlerini önleyici somut çareler geliştiremediğini, barış ve güvenliğin korunmasında etkili bir rol üstlenemediğini söyledi.
“BM, çaresizlik örneği sergiledi”
Altun, BM’ye ilişkin, “Geçmişte Bosna-Hersek’te, Ruanda’da, Suriye’de, Kosova’da yaşanan insanlık dramını önlemekte çaresiz kalan örgüt son olarak Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırıları boyunca da benzer bir çaresizlik örneği sergilemiştir” diye konuştu.
Barışın ve güvenliğin korunması için kurulan BM’nin günümüzde uluslararası toplumun bu husustaki beklentilerini karşılayamadığına dikkat çeken Altun, son 30 yıl içinde dünya siyasetinde yaşanan gelişmeler ve güç dengelerinin değişmesi karşısında örgütün, istikrarlaştırıcı fonksiyonunu bugün artık yerine getiremez hale geldiğini ifade etti.
Altun, örgütün, dünya barışı ve istikrarını tehdit eden olaylar karşısında yeterince etkili ve tutarlı bir rol oynamaktan uzak oluşunun da uluslararası toplumun gözündeki güvenilirliği ve saygınlığını azalttığını aktardı.
“Zulüm yapana ses çıkartamaz durumda”
Mevcut sistemde etki sahibi olan devletlerin, çözümün değil sorunun bir parçası haline geldiğine işaret eden Altun, şunları kaydetti:
“BM, mevcut yapısıyla küresel meselelere çözüm değil çözümsüzlük kattığını çok defa tecrübe ettik. Savaşan taraflardan birinin, ya da krizin taraflarından birinin BM’nin daimi üyesi olmasının süreçleri nasıl tıkadığını gördük. BM, bu yapısıyla zayıfın, mağdurun ya da haklının değil, adeta güçlü beş daimi üyesinin yanında taraftır. BM mevcut yapısıyla zulüm yapana ses çıkartamaz bir durumdadır. Bunun temel sebebi örgütün kurumsal yapısındaki sorunlardır. Asya, Latin Amerika ve Afrika ülkelerinin BM Güvenlik Konseyi’nde bariz bir şekilde temsiliyet konusunda dışlandıkları bir gerçektir. BM’de tüm üyelerin temsil edildiği Genel Kurul kararlarının bağlayıcılığı bulunmazken, örgüt üyelerinin bir kısmı tarafından temsil edilen Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararlar ise tüm örgüt üyelerini bağlayıcıdır. BM Güvenlik Konseyi’nin adaletsiz ve şeffaf olmayan bu yapısı değişmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Dünya Beşten Büyüktür’ çağrısı bu noktada zulümlere, haksızlığa, adaletsizliğe karşı güçlü bir itirazdır. 5 ülkenin kurduğu dünya sisteminin işleyişine, küresel adaletsizliklere karşı bir itirazdır. Bugün, BM’nin çözüm değil çözümsüzlük ürettiği her durum karşısında Sayın Cumhurbaşkanımızın BM’nin reformuna yönelik taleplerinin haklılığı ve bunun gerçekleşmesinin gerekliliği daha fazla hissedilmektedir.”
“Yeni bir BM tasarlanmalı”
Uluslararası barış ve güvenliğin daha etkin korunabilmesi için yeni bir BM’nin tasarlanması gerektiğini vurgulayan Altun, “Biz Türkiye olarak, bu çerçevedeki teklifimizi uzun zamandır ifade ediyor ve tüm ülkelerin müzakeresine açıyoruz. Çözüm önerimiz ise ‘Dünya beşten büyüktür’ ifadesinde kendini bulan, BM Güvenlik Konseyi’nin yapısının değiştirilmesini merkeze alan bir perspektifin hakim kılınmasıdır. Adil ve daha sürdürülebilir bir küresel barışın temini için çok kültürlülüğü yansıtan bir BM’ye ihtiyaç vardır. Konseyin kıtaları, inançları, kökenleri ve kültürleri mümkün olan en adil şekilde temsil edecek bir yapıya kavuşturulacak şekilde yeniden yapılandırılması, çözüm ve küresel barışın tesisi için hayati önemdedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın belirttiği gibi, ‘sadece beş ülkenin bütün dünyanın kaderini etkileyecek konularda karar vermesi ne ahlaki ne de adildir. Dünya beş ülkeden büyüktür. Çok kutuplu, çok merkezli, çok kültürlü, daha kapsayıcı ve adil bir dünya inşa etmek mümkündür” ifadelerini kullandı.