Rusya’nın derin dondurucu topraklarında, 32 bin yıl evvel yaşamış yünlü bir gergedan, neredeyse hiç bozulmadan günümüze ulaştı. Derisi, kürkü ve hatta birtakım iç organları hâlâ sağlam olan bu eşsiz buluntu, bilim beşerlerine bu soyu tükenmiş tıp hakkında daha evvel hiç olmadığı kadar ayrıntılı bilgi sunuyor.
Buz Bölümü’nün Uygun Korunan Sırrı
Stockholm Üniversitesi’nden evrimsel genomik profesörü Love Dalén, bu tıp buluntuların ne kadar az olduğunu vurguluyor.
Dalén, “Buz Evresi hayvanlarının kalıntılarının büyük çoğunluğu yalnızca kemik ve dişlerden oluşur. Et, deri üzere yumuşak dokuların bu kadar düzgün korunması epeyce istisnai bir durum.”
Dalén, Sibirya’nın donmuş topraklarının, geçmişe açılan eşsiz bir pencere olduğunu belirtiyor.
Yaşayan Bir Fosil Gibi
Doklady Earth Sciences mecmuasında yayımlanan araştırmaya nazaran, bu genç gergedanın sırtında büyük bir yağlı hörgüç bulunuyor. Kürkünün rengi ise yaşlandıkça yoğunlaşıyor. Bu bulgular, yünlü gergedanların soğuk iklimlere nasıl adapte olduğunu daha uygun anlamamızı sağlıyor.
Bir Av Ustası
30 bin yıldan uzun bir müddet evvel Doğu Sibirya’da dolaşan bu gergedan, Buz Evresi ekosisteminin en büyük otoburlarından biriydi. Yünlü mamuttan sonraki ikinci sırada yer alan bu hayvan, geniş otlaklarda besleniyordu.
Modern akrabaları üzere iki boynuzu olan gergedanın, bilhassa büyük ve bıçak üzere keskin olan bir boynuzu dikkat çekiyor.
Keşifin Hikayesi
2020 yılında Yakutsk ve Moskova’daki araştırmacılar tarafından Tirekhtyakh Irmağı kıyısında keşfedilen gergedan, lokal halkın mamut dişi aramak için açtığı tünellerde bulundu.
Bölgedeki muahede gereği, bu çeşit pahalı buluntuların paleontologlara bildirilmesi gerekiyor. Bu sayede Sibirya’dan daima olarak kıymetli keşifler yapılıyor.
Bilim İçin Yeni Kapılar
Bilim insanları, gergedanın kürk, deri ve hörgüçlerinden örnekler alarak ayrıntılı tahliller yaptı. Hayvanın iç organlarının bir kısmı da incelendi. Bilhassa sırtındaki yağlı hörgüç, kış aylarında hayatta kalmak için kıymetli bir güç deposu olarak görülüyor.
Bu eşsiz buluntu, gelecekteki araştırmalar için de büyük kıymet taşıyor. Kemikler yerine yumuşak dokular üzerinde yapılan genetik tahliller, yünlü gergedanlar hakkında daha evvel elde edilemeyen bilgilere ulaşmamızı sağlayacak.