Prof. Raúl Rivas González
Salamanca Üniversitesi
Sivrisinekler ve onların yaydıkları hastalıklar, tarihteki tüm savaşların toplamından daha fazla insanın ölümüne yol açtı. Peki, sivrisinekler neden bazı insanları daha çok ısırıyor ve hastalıkların yayılmasında nasıl bu kadar etkili oluyor?
Aslında, istatistiklere göre sivrisinek, insanlar için açık ara dünyadaki en ölümcül canlı.
Sadece 2018 yılında yaklaşık 725 bin ölüme neden oldu.
Aynı yıl, en çok can kaybına yol açan ikinci faktör, 437 bin kişiyi öldüren insanın ta kendisiydi. Bunu yılanlar, köpekler, zehirli salyangozlar, timsahlar, su aygırları, filler, aslanlar, kurtlar ve köpekbalıklarının saldırıları izledi.
Bu endişe verici durum nedeniyle, Dünya Sağlık Örgütü 2017’de, ülkelerin sivrisinek kaynaklı vektörlerle bulaşan hastalıkların kontrolü için yönlendirilmesi amacıyla “Küresel Vektör Kontrol Yanıtı (GVCR) 2017–2030” kılavuzunu onayladı.
Bu, hastalıkları önlemek ve ortaya çıkabilecek salgınlara hemen müdahale etmek için kritik bir öneme sahip.
Sivrisinekler, Batı Nil virüsü, Zika virüsü, dang humması, sarı humma, chikungunya, St. Louis ensefaliti, lenfatik filaryaz, La Crosse ensefaliti, Pogosta hastalığı, Oropouche ateşi, Tahyna virüsü, Rift Vadisi ateşi, Semliki Ormanı virüsü, Sindbis ateşi, Japon ensefaliti, Ross Nehri ateşi, Barmah Orman virüsü veya sıtma gibi çeşitli hastalıkları bulaştırabilir.
Bu şekilde yalnızca 2020’de 627 bin ölüm oldu.
Salamanca Üniversitesi’nde Mikrobiyoloji Profesörü olan Raúl Rivas González’in hazırladığı bu yazı, sivrisineklerin insanları neden ısırdığını açıklıyor.
Karbondioksit ve vücut kokuları
Hem erkek hem de dişi sivrisinekler aslında diğer hayvanları ısırmadan da yaşayabilir. Ancak dişiler üreme döngüsünü tamamlamak için kana ihtiyaç duyar.
Yaklaşık yüz yıl önce, karbondioksitin (CO²) sivrisinekleri cezbettiği ortaya çıktı.
Ancak, karbondioksitin çekiciliği sivrisineklerin neden sistematik olarak bir kişiyi diğerine tercih ettiğini açıklamıyor.
Sivrisineklerin belirli insanlara daha fazla ilgi duymasını sağlayan başka fiziksel ve kimyasal işaretler var.
Bunlar arasında ısı, su buharı, nem, görsel sebepler ve en önemlisi deriden yayılan kokular bulunuyor.
Hangi aromaların sivrisinekleri daha çok çektiği henüz tam olarak anlaşılmamış olsa da, birçok çalışmada indol, nonanol, oktenol ve laktik asit gibi moleküller öne çıkıyor.
ABD’deki Uluslararası Florida Üniversitesi’nden Matthew DeGennaro liderliğindeki bir araştırma ekibi; IR8a olarak bilinen ve pek çok hastalığı taşıyan Aedes aegypti sivrisineklerinin laktik asidi tespit etmesini sağlayan benzersiz bir koku reseptörü olduğunu keşfetti.
Bilim insanları, böcek antenlerinde bulunan IR8a reseptörünü mutasyona uğrattığında, sivrisineklerin laktik asit ve insanlar tarafından yayılan diğer asidik kokuları tespit edemediğini gördü.
Sivrisinekleri çeken ‘parfüm’
Öte yandan, son araştırmalara göre, dang ve Zika virüsleri, farelerin ve enfekte ettikleri insanların kokularını değiştiriyor ve onları sivrisinekler için daha çekici hale getiriyor.
Bu durum da hasta kişiyi ısırarak enfekte kanını almaları ve ardından virüsü başkalarına taşımaları durumunu destekliyor.
Normalde, insan ve kemirgenlerin derisi, bakteri popülasyonlarını sınırlayan bir antimikrobiyal peptit üretir.
Ancak, dang veya Zika ile enfekte olmuş farelerde, bu peptidin yoğunluğu azalıyor ve bazı bakteriler çoğalarak asetofenon (en basit aromatik bileşik) üretimini tetikliyor.
İnsanlarda da benzer bir durum söz konusu. Dang humması hastalarının koltuk altlarından toplanan kokular, sağlıklı insanlarınkinden daha fazla asetofenon içeriyor.
İlginç olansa, bunun düzeltilebilir olması. Dang humması ile enfekte olmuş farelerin bazıları, daha az asetofenon salımına yol açan ve böylece sivrisineklerin çekiciliğini azaltan izotretinoin ile tedavi edildi.
Böylece sivrisinek ısırmalarının önüne geçildi.
Sivrisineklerin bir insanı ısırmayı neden tercih ettiğine yönelik bu tespitler, vektörler tarafından bulaşan hastalıkların azaltılmasına yardımcı olabilir.